Translate

12 Temmuz 2014 Cumartesi

Gri

Güneş grinin ardından çabalarken yüzüne vurmaya,
hakkın yok, lüksün yok.
Bakacaksın, kamaşacak gözlerin.
Kör olacaksın belki. Ama her şeyden öte mutlu olacaksın, bakacaksın.
Umudun kendi elleriyle sarılacak boğazına.
Siyahın özlemiyle, karanlığa koşacaksın.
Umut doğacak içine, ben gibi, ışık gibi koşacak, yanılacaksın.
Bir şey görmeyi dileyeceksin. herhangi bir şey.
Dizlerinin bağı çözüldüğünde boğazın düğümlenecek bu sefer.
Belki de hiç çözülmemek üzere.
Soluğun kesildiğinde, açtığında gözlerini, karşında bulacaksın beni.
Ve ben tebessüm ederken feri gitmiş gözlerimle,
son sigaramın
son nefesini ikram edeceğim.
karanlığı aydınlatacak koru.
ve sen ise bir daha "gri" nedir hiç bilmeyeceksin.

Kalıp gitmek konusunda çok kere tereddüt ettim.
Her tereddüt edişimde biraz daha kaldım.
Ve "gidişin" bahsi açıldığında ben biraz daha tereddüt ettim.
Ben kalmayı seçiyordum sanırım. 
biraz daha,
belki...
Sorduğumda ona "sen hangi tarafı seçiyorsun?" diye,
Tereddüt etmeden gitmeyi seçti.
"neden?" diye sorduğumda ise,
"ben sen değilim, gidersen kalamam." dedi.

beni öldürüyor, kendi yaralı kurtuluyordu.