Banka baktım iki kişi oturuyordu zaten o bankı genelde çok az boş bulabilmişimdir. Neyse bankları süzmeye devam ettim, bana en yakın bankta yaşlı bir hanımefendi oturuyordu, normalde o banka oturulur ama oturmadım. Oturmak istemedim, otursam ''anlat bakalım genç adam'' diye başlayan senaryosal bir diyalog yaşayacakmışız gibi geldi, aslında severim öyle şeyleri de o an istemedim işte.
Gezi Parkını bilenler bilir bankların orada da ağaçların etrafında yuvarlak nizamda oturulacak yer var. Gerçi park büyük de benim dediğim yer Beltur'un hemen dibi. Oraya oturdum yüzümü denize döndüm ve içimden ''bu ne lan'' dedim. ''deniz var, karşıda yine şehir var; hani bunu uçsuz bucaksız özgürlüğü'' diye de devam ettim. Sonra karşıda Kadiköy ve oradaki bir çok anı, üstüne Fenerbahçe olduğu aklıma gelince "Ne diyon amına koyim boş laflar yine" diye sitem ettim kendime durduk yere. Sesli de konuşurdum da yanımda yaşlı bir beyefendi vardı beni deli sanabiliridi. O sırada küçücük bir kız çocuğu belirdi, elinde şu ucu küçük tekerlekli bastonsu oyuncaklardan vardı, çocuğa gülümsedim o da bana bir gülümsedi. Sonra gülümsemeyi bıraktı ve elini havaya kaldırdı annesi yetişti elinden tuttu, ulan ''bıngacık'' çocuk annem yanımda diye hatıralarıma artistlik yapmıştı ama çocuk sonuçta diye çok umursamadım.
O esnada yaşlı beyefendi yavaşça doğruldu, ayağa kalktı ama bunu o kadar yavaş yaptı ki kelimelerle ifade etmem çok zor. Beyefendiyi gözümle takip ettim, gitti yaşlı hanımefendinin yanına oturdu. ''Vay babey, vaylar babey'' diye şaşırdım. Demek o yaşlı beyefendi benim yaşlılığımmış dedim, fotoğraflarda filmlerde falan arkadan çekilmiş banka oturan insanların görüntüsünü çok severim. bir süre yaşlı çiftimizi izledim. Sonra onların bulunduğu bankın arkasında ki banka oturdum. Kadın bir şeyler anlattı adam arada onayladı arada bir şeyler ekledi; güzel güzel konuştular. Bir ara çiftimizin önüne orta yaşlı bir çift geldi benim bakış açıma göre de genç çiftin kadın ve adamı, yaşlı çiftin kadın ve adamı ile aynı hizaya denk geldi ve o an kaderim değişti de sanki geleceğimden Gezi Parkında oturduğum o anlar silindi ve başka bir şuandaki yaşlı adamın gençliğini yaşıyormuş gibi hissettim. Bu hissimi de sizlerle paylaşmak istedim. Durumun fotoğrafını da çekmeyi düşündüm ama görürler ayıp olur diye çekmedim. Onun yerine sabahın köründe çektiğim fotoyu atayım;