Çok değişmiştir sis bulutunu aştığın anda hayat herkesin sana karşı aldığı o maskeler düşmüştür ve asıl yüzlerini görmüşsündür.Sen bunun farkına ancak yalnız kaldığında anlıyorsun. Dün seninle gülüp eğlenen arkadaş çevrende kimse kalmadığı için yeni maskesini veya gerçek yüzünü takınmaya başlamıştır. İlk başta çok kötü gelen bu yalnızlık yavaş yavaş vücudunda kanserli bir hücre gibi yayılıyor ve en çok da duygularının üzerinde birikiyor bu bu kanserli hücre. Alışıyorsun bir süre sonra hatta sevmeye bile başlıyorsun yalnızlık fikrini. Maske olmadan tek başına yapabileceğini öğreniyorsun. Yaşamayı, sevmemeyi, bağlanmamayı sike sike öğretiyor.
Uzun bir süre yalnız kaldıysan çoğu şeye eskisi gibi tepki vermiyorsun. Üzülmüyor, fazla sevmiyorsun, sevemiyorsun çünkü o kanserli hücre çoktan tüm duygularını ele geçirmiş ve seni kumanda etmeye başlamıştır. Bunu annemin mezarına gittiğimde dedemin, ananemin, dayımın, yiğenimin ağladığında fakat benim hiç bir şey hissetmediğimde farkına vardım. Sevdiğin bu yalnızlık senin kendini tanıma ayrıcalığı tanıyor, dertlerini başkalarına anlatmadan başkalarının elinde oyuncak olmadan yaşayabileceğini anlatıyor sana. Bu süreden sonra daha çok seviyorsun çünkü seni güçlendirmiştir diğerlerinin yaptığı gibi korkutup hayattan uzaklaştırmamıştır. Ve en başta çok korktuğumuz bu yalnızlık artık bizim hayatımızın tamamı olmuş onsuz olmadığını anlıyorsun.
Bundan sonra ne olursa olsun eskisi gibi olamıyorsun. Hep mutlusundur çünkü çoktan kendi zayıf yanlarını anlamış ve bunlarla gurur duymaya başlamışsındır. Dünyanın en güçlü insanısındır çünkü kendini tanımış, duygularını kontrol etmeyi öğrenmiş, sürekli mutlu olmanın ipucunu bulmuşsundur. Belki de kim bilir yalnızlık hayatın bir bug' udur. Senin hayatı ve insanları kolay tanıman için olan bir casus yazılımdır belkide.
Herneyse bu yalnızlık denilen şey insanı ilk başta tamamen kül eden ve hayata yeniden başlatan bir anka kuşu hissi veriyor insana.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder